Life Style

25 Eylül 2016 Pazar

Portakallı Limonata mı ? Peki Portakalata ?




Yaz bitti bitiyor belki ama kim biraz daha limonata içemeyeceğimizi söyledi? Hem vücut direncimizin bir düşüp bir yükseldiği şu günlerde portakal ve limonla yapacağımız, saf meyve suyundan daha iyi gelecek ne olabilir ki?

Sizlerle paylaşacağım bu tarif ne tam anlamıyla limonata, ne de meyve suyu. Güzelliği farklı oluşunda :) O zaman hemen malzemelere geçip, vakit geçmeden sizinle bu çok basit tarifi paylaşıyorum!

Malzemeler:
1.       1 adet Limon
2.       1 adet Portakal
3.       1 su bardağı  toz şeker
4.       1,5 lt. Su

Yapılışı:
Basit dediğim de içinizden “Hıhıı aynen!” diye geçirdiğinize eminim ama malzemeleri görünce bana bir şans verdiniz, değil mi?

1.   Öncelikle birer limonu ve portakalı yıkayıp dondurucuya atıp bir gün unutuyoruz (Ben bu tarife bayıldığımdan buzluğumda hep limon&portakal ikilisini bulunduruyorum mesela, tavsiye ederim).  

2.    Buzluktan çıkardığımız limon ve portakalımızı yarım saat dışarıda beklettikten sonra başlarını keserek küp küp dilimliyoruz. Merak etmeyin, kısa bir bekleme süresinden sonra oldukça kolay dilimlenebilir bir hale geliyor.

3.       Önce ½ su bardağı toz şeker ve limon küplerimizi rondodan geçirerek püre haline getiriyoruz.

4.       Daha sonra limon püremizi alıp kenarada bekletirken, aynı işlemi  ½ su bardağı toz şeker ve portakal küplerimiz için de yapıyor ve limon püremizle birlikte karıştırarak 5-10 dk. bekletiyoruz.

5.       Elde ettiğimiz püreye suyumuzu ekledikten sonra süzgeçten geçirerek posamızı süzüyoruz.

6.  Evvet! Herkese yetecek kadar Limon&Portakal Suyu (Portakalata :P) yaptığımıza göre, geriye afiyetle içmek kalıyor. 

p.s. Limon&Portakal suyunuzu servis ederken bir kaç dilim çilek ve nane yaprağıyla bu güzelliğe güzellik katabilirsiniz <3


Afiyet olsun! 





Pazar…

Hem de ayın son haftasına bizi uyandıracak olan Pazar. O yüzden diyorum ki bu Pazar, “Ekim” için alacağımız radikal kararları yavaş yavaş hayata geçirmeye başladığımız haftaya taşısın hepimizi.

Yavaş yavaş sararan ve ayaklarımızın altında çıtırdamaya başlayan yapraklar, mağazaları sarıp sarmalayan kış sezonları, Starbucks’ın tatlış yeni bardakları, soğuk kahvelerden sıcak kahvelere geçişimiz, yanımıza almaya başladığımız kot ceketimiz ya da boynumuza dolamaya başladığımız o çok özlediğimiz fularlarımız, çantalarımıza geri dönen şemsiyelerimiz... Aslında hepsi bizi birer birer kışa hazırlamıyor mu? (p.s: direk kışa geçişime üç bebek yazarımızdan birisi çok kızacak, napayım seviyorum  :) )

Her pazartesi, her ay, her mevsim, her yılbaşı bir sürü yeni kararlar alıp, yepyeni hedefler belirlemiyor muyuz? (Spor ve diyet dışında tabi, o her gün kalbimizde olan kararımız :P )

Evveet işte bu pazartesi ve yeni ay için kendimden beklentilerim:

1.      Sizi şaşırtmayacak ama daha sağlıklı beslenmek. Hayır, kastım diyet yapmak, on kilo vermek falan değil. Kendim için daha sağlıklı beslenmek, vücuduma daha iyi davranmak ve yeni sağlıklı tarifler öğrenmek (Tarif konusunda İdil Tatari’yi bildik değil mi? Kendisi burada ve şahane! ).

2.      Gün içinde içtiğim üç kahvemden birini yeşil çaya ya da bitki çayına dönüştürmek.

3.     Biliyorum bi anda kendimi çok çalışıyor bulacağım yine ama biraz da hobilerim, sinema, kitaplar için vakit ayırmak. O dönemlerin içindeyken imkansızmış gibi geliyor ama yapabilirim bence. Çünkü supergirls <3 Hem kitaplıkta beni bekleyen o kitaplara da yazık değil mi ?

4.      Daha az yorulmak. Bence benim yorgunluğumun bir kısmı da psikolojik, bunu da başarabilirim.

5.      Daha az sinirlenmek. Sık sık sinirlenen biri değilim ama bunun karşılığında da sinirlendiğimde kendimi yer düzeye geliyorum. Ben de bundan muzdaribim.

6.      Daha umutlu olmak.

7.  Ve mutlu olmak :) Belki bu biraz da şartlarla ilgili ama bu aralar “nasıl düşünürsen öyle olur”cuyum. O yüzden iyi düşünürsem ve inanırsam mutlu olabileceğime inancım tam. Hazır Merkür retrosu da bitti ve Jüpiter-Terazi de bişeyler karıştırıyormuş :P

Bebek gibi bir hafta olsun ve Ekim hepimize uğurlu gelsin, görüşmek üzere!






22 Eylül 2016 Perşembe

Sonbahara çok tatlış bir trendle girmeye hazır mısınız?

Luzdemia

Bu yaz Luzdemia kolyelerimle her gün giyim tarzıma uygun bir kolye yaratmayı başarmış bir insan olarak beğenimi sizlerle paylaşmak istedim. Minik ve tatlış her türlü aksesuara olan sonsuz ilgim sayesinde Luzdemia online shopta yaklaşık iki gün harcamama rağmen charmlar arasında bir seçim yapamamış ve neredeyse bütün charmları toplamış bulunmaktayım =) Bu sayede de her gün hangi kolyeyi taksam derdinden kurtuldum ve adeta bütün kolyelerimi bir mega kolyede topladım =)

Luzdemia


En güzeli de kolyeleri kendi zevkimize göre istediğimiz renk ve şekilde tasarlayabilme imkanı. Luzdemia’nın internet sitesinde karşımıza çıkan “Kendi Luzyo’nu Tasarla” ya tıklıyoruz ve kendi kolyemizi, bilekliğimizi veya anahtarlığımızı tasarlamaya başlıyoruz. Bu seçeneklerden bana en güzel geleni kendi kolyemi yaratmaktı. Öncelikle söylemeliyim ki hele de benim gibi kararsız bir insansanız bu tavşan deliğine düştükten sonra işi gücü yarıda bırakıp en az iki-üç gününüzü internet başında “ay bunu mu alsam, şunu mu alsam? Rose olanı mı daha güzel kombinlerim, yoksa klasikleşmiş altın veya gümüş renklerden vaz geçmeyeyim mi?” diye düşüne düşüne çıldırmanız garanti (!) Ama kargo gelip de kolyeyi takınca hepsi geçiyor =) Ay nasıl reklam yaptım belli değil, markanın haberi olsa içim yanmayacak ama çok beğeniyorum napayım =)


Öncelikle luzyomuzu seçerek işe başlıyoruz. Luzyolar adeta bizim beyaz tuvallerimiz. İçine istediğimiz minik objeyi koyabildiğimiz şeffaf madalyonlar. Yuvarlak, damla ya da kare şekil seçenekleri ile altın, gümüş, rose gibi çeşitli renk seçenekleri mevcut. Ben yuvarlak ve damla şeklinde olandan sipariş ettim. Luzyolar çeşitli büyüklüklerde olabiliyor. Luzyo ne kadar büyükse içine o kadar fazla obje koyabiliyorsunuz.  

Luzyomuzu seçtikten sonra uygun boy ve renkte zincirimizi de seçebiliriz. Bundan sonra ise en neşeli aşamaya geçiyoruz : Sembolleri (charm) seçme =) Sembol seçmek gerçekten benim için en keyif aldığım kısımıydı. Çünkü birbirinden renkli ve değişik temalarda kendimizi ifade edebileceğimiz şirin mi şirin bir sürü sembol bizi bekliyor. Sembollerin çeşitli renkleri mevcut, böylelikle giyeceğimiz kıyafetimize uygun çeşitli sembolleri luzyomuza doldurarak bir kombin yaratabiliriz.
Benim Luzyo'm <3




Luzdemia kolyeler açısından kişisel deneyimim kolyelerin kaplama olmasına rağmen her hangi bir kararma veya renk değiştirme problemine yol açmaması. Fakat ben her aksesuarımı olduğu gibi bu takımı da çok dikkatli kullanıyorum. Parfüm vb. kimyasal üzerine sıkmamaya özen gösteriyorum ve olabildiğinde su değdirmemeye çalışıyorum. Siz de bu şekilde özenli kullanırsanız her hangi bir problemle karşılaşacağınızı sanmam.








Luzdemia Instagram sayfasına buradan bir göz atın :)
Son olarak benzer bir kolye modeline çok sevdiğim başka bir markada da rastladığımı belirtmek isterim. Birbirinden farklı charm’larla tasarlayabileceğiniz bileklikleriyle dünya çapında ünlü Pandora’da… Zaten Pandora bu charm olayını ilk piyasaya süren marka diyebiliriz ve yıllardır da bu başarısını her yıl çıkarttığı birbirinden güzel koleksiyonlarla devam ettiriyor. Pandora “Madalyon Serisi” adını verdiği bu koleksiyonunda saf gümüş ve safir kristal camın şıklığını bir araya getirmiş. Gerek madalyon kolye gerekse kolyenin içine koyduğumuz charm’ların saf gümüş olmasından dolayı fiyatı Luzdemia kolyemize göre biraz yukarıda. Dışarıdan baktığımızda benzer tarzda kolyeler gibi gözükseler de aslında malzeme, renk ve model seçeneği ve fiyat bakımından çok farklı iki kolye karşımıza çıkıyor. Pandora Madalyon kolyenin ve içine yerleştirilen charm’ların sadece gümüş rengi seçeneği mevcut (ee tabii saf gümüş olduğundan dolayı olabilir =)) Luzdemia kolyede ise çok farklı renk seçenekleri mümkün. İşin içine bir model daha girince şimdi karar vermek iyice zorlaştı dediğinizi duyar gibiyim =) Bu trend kolye ile ilgilenenlerin her iki markanın modellerini de incelemelerini tavsiye ediyorum, size iyi alışverişler dilerim =)

Pandora'nın madalyonları



Luzdemia'nın online shop'una buradan, Pandora'ya ise buradan ulaşabilirsiniz :)

19 Eylül 2016 Pazartesi

Trend-1

Trendler başlığı altında bizden beklediğiniz high-end ürünlerin sonbahar lansmanları, “yazın ışıltılı renklerinden doğanın toprak tonlarına geçişin natürelliği” vs. değildir umarız. Çünkü biz sen neyi nasıl görüyorsan onu öyle anlatıyoruz. Yazın neonluğu benim gördüğüm sadece plajda bikinisinin üstüne bir şey giymeden içecek almaya giden cesaretli kızın bikinisinde oluyor. Kıskanıyormuşuz gibi anlaşılmasın yazarlar komitesi başganlığı olarak üçümüz de dal gibiyiz.



Trend başlığı altında değerlendireceğimiz konular öncelikle moda başlığından gelsin. Patched kot/kumaşlar koptu geliyor. Hani küçükken kotlarımıza ütü ile yapışan sticker kumaş parçaları var ya hah işte onlar. Çeşitli markaların sonbahar alarmı olarak kategorize ettiği koleksiyonlarında göze çarpan önemli bir detay. Yakaladık bizden kaçmaz! Hayvan figürlü kıyafetlerin koşarak bize doğru gelmediğini hangimiz iddia edebilir? Kazak, triko ve kumaşların üzerinde hayvan figürlerini sık sık göreceğiz.

İkincisi takılarda rose rengi esintisi! 2016/2017-Fall lansmanlarında yeni keşifmiş edası ile bu renk her küpe, kolye ve charmlarda kullanıldı. Sanırım sonbaharın imgesel olarak zihinlerimizde uyandırdığı toprak tonlarına en yakışan renk rose gold. Ünlü mücevher markaları da bizimle aynı fikirde olacak ki hemen hemen tamamı koleksiyonlarında kullanmış durumda. Dikkat edelim onlar bizimle aynı fikirde :)





 Peki makyaj trendleri ne durumda? Turuncu ya da pembe dudaklardan kahve tonlarına geçeceğimiz markaların yeni ürünlerini satışa çıkarmaları ile kesinleşti. Ancak son yılların (rujlarda) vazgeçilmez renkleri olan kırmızı ve nude hakimiyetini korumaya devam edecek gibi. (Kırmızı ruj mavi renk far ile mixlenmezse ayrıca seviniriz o ayrı).



                                                             

Yaz bittiğine göre (ki İzmirli olarak yaz bize nereye bitiyor?) marine serisinin renkleri terk edilecek yerine daha koyu tonlar hâkim olacak. Nitekim markaların home koleksiyonları bangır bangır mavi-kırmızı çizgileri bıraktığını belli edercesine leopar ve simetrik çizgi/desen ikilemine adapte olmuş halde.










Trend denilince akla sadece moda gelmemeli tabi. Ekim sonunda Türkiye pazarına girecek olan Apple ürünü olan Iphone7/7 plus şimdiden almak isteyenler tarafından milyonlarca kez iletişim mağazalarından talep edilmiş halde. Müthiş teknolojik gelişmeler mi getirdi derseniz teknolojik çılgınlık ve doyumsuzluk için sınır yok maalesef. Ama gelen en güzel yenilik kablosuz kulaklıklar oldu. Kulaklarda kablosuz bir kulaklığa görüntü itibariyle henüz hazır mıyız bilmiyorum ama önümüzdeki günlerde bu sorunun cevabını alacağımız kesin :).

15 Eylül 2016 Perşembe

Evet, başlıyoruz!

İzmir’de kahve?

İzmir’de kahve severler olarak ne yazık ki beklediğimiz mekanları ve kahveyi bulamıyorduk, sanırım üç yıl öncesine kadar. Alsancak’ta Awake ile başlayan 3rd Wave kafe(ler) akımı sonunda İzmir’i de sarmaya başladı. Sonrasında da Awake’i Brothers Coffee Roasters, Two Cups Coffee Bar&Roastery, Owerdose, Coffee Company, More Coffee&Tea, 97 Coffee&Brew Bar, Brew Mood Coffee&Tea takip etti. Tabi bence olması gerektiği gibi hiçbiri de birbiriyle aynı olmadı ve tüm işletmeler kendilerine farklı konseptler üretmeye çalıştı ve bana kalırsa başarılı da oldular. Kaldı ki İzmir’de Starbucks’ın bile sayılı olduğu günlerden bu günlere gelmek bizim için büyük mutluluk! <3

Benim favorim mi? 
  •  Tabi ki ilklerin yeri farklı olacak ve biz  Awake’i hep seveceğiz. Neden mi? Kahveleri şahane! 3rd Wave’de iyi oldukları kadar klasik kahve çeşitlerinde de oldukça iyiler. Cold Brew’leri efsane! Mekan ve dekor çok güzel, çok rahat. İçerideki ahşap detaylar kış soğuğunda, dışarıda yağmur dökülürken evdeymişsiniz gibi sıcacık hissettiriyor :) “Bilgisayarımı alıp, kafa dağıtıp, güzel kahve içip bir yandan da çalışmak istiyorum” modu için de çok ideal. Son önemli ayrıntı, müzikler on numara! Bana kalırsa müdavimlerini biraz da mekanın aşırı kalabalık olmayışı ve sakin bir sokakta (İtalya Sok.) cezbediyor. Sonuç olarak da benim için, “and the Oscar goes to AWAKE !” diyorum. 

@Awake Coffee&Espresso
Awake Coffee&Espresso'nun Instagram sayfası için tık tık

Adres için tık tık.

Kahve sever notu: Eğer siz de benim gibi bir kahve severseniz ve kahveyle ilgili bir şeyleri ne olursa olsun merak ediyor ve denemek zorunda hissediyorsanız geçtiğimiz senelerde İstanbul’da gerçekleştirilen "CoffeeFest"leri çok kıskanmışsınızdır. Ama isyanlarımıza değmiş olacak ki bu sene o şahane festival bize geldi! 14-16 Ekim tarihleri arasında, İzmir Arena’da tamı tamına üç gün kahve kokusuyla uyanıp uyuyabileceğiz. Üç gün boyunca gerçekleştirilecek film gösterileri, workshoplar ve seminerler de cabası  <3


Etkinliğin sitesi ve programı için tık tık.

Biletler için ise son bir tık tık

Festivalde İzmir’e karşı kahvelerimizi yudumlamak üzere :)

Festival detaylarında ve yeni keyifli tat&mekan keşiflerimizde görüşürnceye dek Ciao!








9 Eylül 2016 Cuma

Merhaba! Hello! Hallo! Bonjour! Aloha!
Size merhaba demek için bir süredir bekliyorduk. Beş farklı dili konuşabildiğimizden değil yoksa başlıktaki beş farklı dildeki merhaba. Üçüne okeyiz şimdilik. Ne diyorduk? Fikir aşamasının tamamlanması için bekledik. Sonunda şimdilik :) - sınırlı tuttuğumuz üst başlıklarla karşınızdayız. Neler var derseniz tık tık.
Öncelikle kendimizden bahsedelim. Biz üç kişiyiz. Üç tatlı cadı, üç çakal, üç girişimci, üç akademisyen, üç duygusal, üç savaşçı, üç aşçı Şaka şaka aramızda sadece biri güzel yemek yapabiliyor. Birimiz aramızdaki en cici, en süslü, en en enn heyecanlı, en yenge, en parlak. Birimiz aramızdaki en sempatik, en düşünceli, en dinamik, en ince işlerin aranılan insanı. Birimiz ise yetkili abi. Üçüncüsü en ezik de mi? Size öyle geliyor canım en bombası o aslında da “müdürsün seeen” diye gazını alıyoruz. Yoksa içimizde yüzde otuzüçnoktaüçü tutamayacağız.
Tamam, artık başlıyoruz dediğimizde bize inanmayanlar olmuştu. muştu derken daha dünden bahsediyorum. Neyse ki akıllıyız yemedik bu numaraları :) Siz bizi gazladıkça cesaretlenip daha çok araştırıp daha çok öğrenip daha çok paylaşacağız.
Ne yazacağız peki? Bizi sizlerin merak ettiği konularla ilgili olarak yönlendirmenizden evvel top topic olarak belirlediğimiz konularla başlayacağız: Motivasyon, trendler, hafif yiyelim hafifleyelim, ne yapsak da yesek, life style. Başlıklardan kafayı yemekle bozduğumuzu umarım anlamışsınızdır. Yoksa ofisimizde otururken birimizin öğlen lahmacun gömelim mi” sorusuna diğer ikisinin aynı anda parlayan gözlerle eveeeyyyttt” diye bağırması başka türlü açıklanabilir mi?

Hadi başlayalım! Lets start! Lass uns reinen Tisch machen! (Şimdilik üçünde okeyiz demiştik :)